Fenilketonüri kalıtsal bir metabolik hastalıktır. Bu hastalıkla doğan çocuklar proteinli gıdalarda bulunan fenilalanin isimli bir amino asidi metabolize edemezler, sonuçta kanda ve diğer vücut sıvılarında artmış olan fenilalanin ve onun artıkları çocuğun gelişmekte olan beynini harap eder ve ileri derecede zihinsel yetersizliği olmasına, sinir sistemini ilgilendiren daha bir çok belirtilerin ortaya çıkmasına neden olur.
Fenilketonüri kalıtsal bir hastalıktır. - Fenilketonüri Amerika’da ve bir çok Avrupa ülkesinde her 10.000-30.000 yenidoğanda bir görülmesine karşın ülkemizde 6.000-6.500 yenidoğanda bir görülmektedir. Türkiye fenilketonüri hastalığının en sık görüldüğü bir ülkedir. Her yıl ülkemizde 200 çocuk bu hastalıkla doğmaktadır. Her 20-25 kişiden birinin genetik yapısında bu hastalığı taşıyor olması ve ülkemizde akraba evliliklerinin yüksek oranda yapılması hastalığın sık görülmesine neden olmaktadır. Hastalığın yeterince bilinmemesi zihinsel yetersizlik gösteren hastaların bu hastalık yönünden incelenmesi ve ebeveyne gerekli danışmanın verilmemesi hatalı gen yaygınlığını arttırmaktadır. Özetlersek akraba evliliği hastalığın görülme sıklığını artırıyor olsa da, akraba olmayan bireylerin de çocukları hastalıklı doğabilir. Çünkü Türkiye’de her 100 kişiden 4 ü bu hastalık açısından taşıyıcı durumundadır. Bunun nedeni de toplumda yapılagelen akraba evlilikleridir.
Fenilketonürili bebekler normal bir gebelik süresini takiben doğarlar. Doğduklarında sağlıklı bebeklerden farklı değildir. Hayatın ilk bir kaç ayı içerisinde fenilketonüri hastalığı olan bebekleri sağlıklı bebeklerden ayıran özellikler hiç farkedilemez. Taramada yakalanmayan dolayısı ile tedavi edilmeyen fenilketonürili çocuklarda 5-6 aylardan sonra beyindeki etkilenme farkedilebilir hale gelir. Etrafa ilgisizdirler, akranlarından farklı olarak oturma, yürüme ve konuşma gibi becerileri kazanamazlar ya da çok geç kazanırlar. Beyin gelişimleri normal olmadığından başları da küçük kalır. Bazı fenilketonürili çocukların saç ve gözleri anne ve babalarınınkine göre daha açık renkte olabilir. Vücudun değişik bölgelerinde egzama benzeri cilt lezyonları, nöbetler hastalığın diğer bulguları olabilir. Bebeğin idrarında, idrar ve terle ıslanmış çamaşırlarında küfümsü bir koku farkedilir. Otistik veya agresif davranışlar ciddi mental ve motor yetersizlik birlikte sıklıkla izlenir. Sonuçta çocuk hastalığın şiddetine bağlı olarak kendi öz bakımını dahi yapamayacak kadar zihinsel yetersiz kalır.
Maalesef hayır . Hastalığın diyet tedavisi için gerekli özel formülalar çok pahalı ürünler. Eskiden tanı konduğu anda vakaların çoğunun, hatta tamamına yakınının ailesinin sosyal güvenceden yoksun oluşu tedavinin istendiği gibi uygulanamamasının nedeni idi. O dönemlerde aileler bir sosyal güvenlik kurumunun şemsiyesi altına girene dek bebeklerde beyin hasarı oluşmaması için başlanması gereken tedavinin uygulanabilmesi e ancak Fenilketonüri ve diğer Kalıtsal Metabolik Hastalıklı Çocuklar Vakfı (METVAK)’ın 1997 yılında kurulması ile olabilmiştir. Vakıf aile sosyal güvenceye kavuşana kadar bebeğin diyet tedavisinin giderlerini üstleniyordu. Ancak artık 18 yaşına dek her bireyin sağlık giderleri devlet tarafından karşılanması ile özel, tedavi edici formülalara ulaşmada güçlük yaşanmamakta. Şimdilerde ise en büyük sorunumuz özellikle 1 -2 yaşından sonra ailenin diyeti uygulamadaki hatalarıdır. İlk iki yıl büyük emek ve masrafla sağlıklı çocuktan farksız gelişim gösteren bebeğin tanısından ailenin şüpheye düşmesi, diyetteki aksamanın yarattığı olumsuzluğun, başka metabolik hastalıklarda olduğu gibi, derhal fark edilecek bir etkisinin olmaması, aile büyüklerinin “bir şey olmaz” diyerek çocuğa o zamana kadar hiç tatmadığı, kendi diyetindeki besinlere göre tat olarak tercih edilecek doğal proteinli gıdalar vererek bebekleri bu besinleri ister hale getirmeleri hastalarda zekanın az-çok etkilenmesinin başlıca nedenleridir.